DİN VE İLİM

Kendini Kınamanın Zamanı Gelmedi mi?

Bugüne kadar, başına gelen her sıkıntıda, kendin dışındaki herkesi eleştirdin ve kınadın. O kadar ki, nefsini kınamaya fırsat bulamadın.
Suçlu hep başkalarıydı, sen değildin!
Halbuki bu Şeytanın meşrebidir,

Adem’in değil. Adem aleyhisselam bir günah işledi (zelle) kendini kınadı. Tövbe etti ve affoldu.
İblis de bir günah işledi, ama Allah’ı kınadı;
“…beni azdırmana karşılık…” dedi ve Allah’ın kendisini saptırdığını iddia ederek suçu Rabbine yükledi. (A’raf 16)
Şu halde, bu dünyada insanlar iki türlüdür; Adem’in meşrebinde olanlar, İblis’in meşrebinde olanlar. (Kendini kınayanlar, Rabbini kınayanlar)
Rabbimiz, bozulmaktan koruduğu kitabında, “Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim.” buyurarak, hatayı kendisinde arayan insanın, ne kadar özel bir insan olduğunu bir yeminle beyan ediyor. (Kıyamet 2) Burada, nefsin Kur’andaki diğer mertebeleri olan; Emmareye, Mülhimeye ya da Mutmainneye yemin etmeyip, özellikle Levvameye, yani kendini kınayan nefse yemin etmesi dikkat çekicidir.
Bu yöntem, insanın yaratıcısı olan Allah’ın, nefsini terbiye etmesi için kuluna verdiği bir anahtardır. Zorluklara karşı sabırlı olunursa, bu anahtarla çok kapılar açılır.
Misallerle yakınlaştırayım;
Bir futbolcu, daha iyi bir futbolcu olmak istiyorsa, bedeninin zorlu idmanlarla acı çekmesine izin vermelidir. Koşu, mekik, şinav ve ağırlık çalışması bedene acı verir. Ancak bu acı, kişiyi öldürmedikçe güçlendirir.
Bir Tekwando sporcusu, daha iyi bir dövüşçü olabilmek için, kendisi gibi sporcularla müsabaka yapmalı ve bedenine bazı darbeler yeme riskini göze almalıdır. Çünkü bu spor, kitap okumayla öğrenilecek olan bir teori sporu değildir. Pratik yapmadan ve acıya tahammül etmeden iyi bir sporcu olunamaz.
Bir müslüman da, daha iyi bir kul olabilmek için, nefsinin acı çekmesine ve terbiye olmasına izin vermelidir. Çünkü, müslümanı öldürmeyen her acı onu güçlendirir ve yeni birşeyler öğrenme konusunda tecrübelendirir.
Rabbimizin bu dünyada bize verdiği her acı ve sıkıntı, nefsimizi kınayarak terbiye etmek ve ruhumuzu olgunlaştırmak yolunda önümüze konulan bir sınav kağıdı mesabesindedir.
Merak etme, kayırılmış insan yoktur. Bu acıların en çoğu, Allah’ın en sevdiği insanlar olan Peygamberlere verilmiştir. (Allah’ın Peygamberlerine selam olsun!)
“Musa: ‘Rabbim! Doğrusu nefsime zulmettim. Beni bağışla’ dedi, Allah da onu bağışladı…” ayeti, Musa aleyhisselamın yaptığı bir hatadan sonra kimseyi değil, direkt kendi nefsini kınadığının örneğini veriyor. (Kasas 16)
Yine Yunus aleyhisselam, yaptığı bir itaatsizlik sebebiyle, balığın karnında karanlık içindeyken kimseye çamur atmadı ve nefsini kınayarak; “…Muhakkak ki ben zalimlerden oldum.” dedi. (Enbiyâ 87)
Bir diğer Peygamber olan Yusuf Nebî de, zina iftirasına karşı, “Ben nefsimi temize çıkarmam; çünkü nefs, kötülüğü emreder…” buyurarak, önce kendisini sorguladı.(Yusuf 53)
Salihlerin en üstünleri olan bu hayırlılar, bir sıkıntıyla karşılaştıklarında önce kendi nefislerini levm edip kınıyorlarken, sen onlardan daha mı hayırlısın ki nefsinden başka herkesi sorguya çekiyorsun?
Şu halde sen, “Ve li rabbike fasbir” hükmü hatırına, nefsinin isteklerine sabret ve onu kına! *
“Rabbin için sabret!” (Müddessir 7)

Kerem Önder hocamızın konuyla ilgili videosu:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu